“Basının susturulduğu yerde halk da susturulmuş olur” – Hamle Gazetesi

CHP Muğla Milletvekili Avukat Gizem Özcan, gazetecilere yönelik artan baskılar, sansür ve yargı süreçlerindeki hak ihlallerinin araştırılması amacıyla TBMM’ye Meclis Araştırma önergesi verdi. “Basının susturulduğu yerde halk da susturulmuş olur” diyen Özcan, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 2024- 2025 verilerine göre basın özgürlüğünün ağır tehdit altında olduğunu vurguladı.
“Basın özgürlüğü tüm yurttaşların hakkıdır”
Önergesinde, gazetecilerin özgürce çalışamadığı bir ülkede demokrasiden ve hukuk devletinden söz edilemeyeceğini belirten Özcan, “Özgür basın; siyasi iktidarı denetler, hak ihlallerini görünür kılar, yurttaşların bilinçli kararlar almasını sağlar. Bu nedenle basın özgürlüğü, yalnızca gazetecilerin değil tüm yurttaşların demokratik haklarının teminatıdır” dedi.
311 gazeteci yargılandı, 16 gazeteci cezaevinde
Özcan, Türkiye’de şu anda 16 gazetecinin cezaevinde olduğunu, son bir yılda 313 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldığını, 123’ünün gözaltına alındığını ve toplam 311 gazetecinin yargılandığını hatırlattı. Bu davalarda toplam 137 yıl hapis cezası ve 161 bin TL adli para cezası verildiğini, 56 gazetecinin fiziksel saldırıya uğradığını, 90’ının ise tehdit edildiğini ifade etti.
“Baskı ortamı kriz anlarında yoğunlaşıyor”
Baskı ortamının özellikle siyasal kriz dönemlerinde yoğunlaştığını belirten Özcan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma sürecine dikkat çekti. Sadece 19 Mart – 1 Nisan 2025 tarihleri arasında 42 saatlik internet daraltması uygulandığını, 13 gazetecinin darp edildiğini, 14’ü hakkında gözaltı kararı verildiğini ve RTÜK’ün canlı yayınlara müdahale ettiğini aktardı.
“Yargı sansür aracına dönüştü”
Özcan ayrıca, Ayşenur Arslan’ın bir televizyon programındaki yorumları nedeniyle yargılandığını, İsmail Saymaz ve Özlem Gürses’e ev hapsi verildiğini, Barış Pehlivan’ın bir savcıya ilişkin yazısı, Fatih Altaylı’nın ise eleştirel açıklamaları nedeniyle yargılandığını belirtti. “Bu örnekler, yargının ifade özgürlüğünü baskı altına alan bir sansür mekanizmasına dönüştüğünü göstermektedir” diyen Özcan, “Bu tablo yalnızca ifade özgürlüğünü değil, seçim güvenliğini ve demokratik meşruiyeti de tehdit etmektedir” sözleriyle açıklamasını tamamladı.