TANDOĞAN UYSAL: “Nasıl Bodrumlu Oldum”

0


Bir Kumbahçeli’nin Ödülü İle Bodrum İle 13 Yaşında Tanıştım!

Hayat bazen, farkında olmadan örülen incecik bir ağın içinde şekillenir. Kader, kimi zaman bir kuyumcunun titizlikle işlediği bir altın gibi, sabırla ve özenle dokunur. Benim Bodrum hikâyem de işte böyle başladı. Henüz 13 yaşında, İstanbul’un kuyumcular çarşısında çıraklık yaparken, Bodrumlu bir ustanın yanında ilk kez iş dünyasının kapılarını araladım.

Whatsapp Image 2025 05 28 At 13.43.23

Kumbahçeli Bir Usta İle İş Hayatına Başladım

Zeki Güldag adındaki bu usta, Bodrum Kumbahçe’den İstanbul’a gelmiş bir kuyumcuydu. Mahallenin insanları çocuklarını yaz tatillerinde çırak olarak yetişsin diye ustaların yanına verirdi. Ben de o yaz, kendimi bu atölyede buldum. Bakır üzerine gümüş kaplama yüzük, künye, küpe ve kolyeler yapıyorduk.

1975 yılının bir gününde, Zeki Usta bir motosiklet kazası geçirdi ve bacağını kırdı. İşte o an, kader ağlarını örmeye başladı. Usta, siparişlerin teslimatı ve tahsilat işlerini bana verdi. O yaşta büyük bir sorumluluktu bu, ama demek ki gözlerinde bir güven oluşturmuşum. Laleli ve Beyazıt’taki dükkânlara elimde siyah bir körüklü çanta ile gidip ürünleri teslim ediyor, tahsilatları alıyor ve ustamın evine götürüyordum.

Whatsapp Image 2025 05 28 At 13.43.01

Bodrum’a Ödül İle Geldim

Bu görevimi başarıyla yerine getirdiğimi gören Zeki Usta, bana büyük bir ödül verdi: İlk kez Bodrum’a gitmek! Kumbahçe’de, babaannesinin tek katlı, bahçeli, içi pırıl pırıl, bembeyaz çarşafların serildiği evinde misafir olacaktım. O evi, o kokuyu, o atmosferi ilk günkü gibi hatırlıyorum. Geniş bir bahçesi vardı, kuyusundan su çekilir, sofralar yer sofrasında kurulurdu. İlk kez yer sofrasında yemek yediğimde, İstanbul’daki alışkanlıklarımdan ne kadar farklı olduğunu fark etmiş, bu yeni düzene hayran olmuştum.

Bodrum’un mavisine, deniz kokusuna ve insanlarının sıcakkanlılığına ilk kez orada âşık oldum. O yaz, kaderime bir Bodrum düğümü atılmıştı.

Whatsapp Image 2025 05 28 At 13.43.00 (1)

Bodrum’a Dönüş: 50 Yıl Sonra Bir Hayalin Peşinde

Hayat beni yıllar içinde farklı yerlere sürükledi. Gazeteci oldum, dünyayı dolaştım, Anadolu Ajansı ve Hürriyet Gazetesi’nde uzun yıllar çalıştım. Stockholm’de yaşadım, ama içimde hep o 13 yaşındaki çocuğun Bodrum’da hissettiği sıcaklık vardı.

Sonra bir gün, belki de yıllardır bilinçaltımda süregelen bir özlemle Bodrum’a dönme kararı aldım. Artık bir gazeteci ve iş insanı olarak buraya geliyordum. 2007 yılında, Paşatarlası’nda bir pansiyon ve restoran açtım. Turizmin kalbinde bir yerim olsun istedim.

Victoria Pizza: Bir Vefa Hikâyesi

İsveç’te geçen 40 yılı aşkın bir zamanın ardından, hayatımı kazandığım, bana pek çok şey öğreten bu ülkeye bir vefa borcum olduğuna inanıyordum. Restoranıma isim ararken, İsveç’in gelecekteki Kraliçesi, şu anda Veliaht Prenses unvanını taşıyan Prenses Victoria aklıma geldi. Victoria, sadece bir isim değil, benim için İsveç’le kurduğum bağın bir sembolüydü.

Bu yüzden, restoranıma Victoria Pizza adını verdim. Bu isim, İsveç’e duyduğum minnettarlığın ve Bodrum’a olan sevgimin birleştiği bir köprü oldu. Burada, İsveç’ten gelen misafirlerim için tanıdık bir sıcaklık sunarken, Bodrum’un lezzetlerini de sunuyordum.

Whatsapp Image 2025 05 28 At 13.43.00

Ahmet Aras ilk tanışmam

O dönemde Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ı ziyaret ederek açılışa davet ettim. O zaman kimse gazeteci olduğumu bilmiyordu, sadece İsveç’ten gelen bir yatırımcı olarak tanınıyordum. Ancak basın dünyasından eski dostlarım burada da vardı. Açılışta Bodrum’un basın mensuplarıyla bir araya geldik ve çok geçmeden Bodrum Gündem’de yazmaya başladım.

50 Yıl Sonra Usta ile Gözyaşları İçinde Buluşmak

Ama Bodrum’un bana hazırladığı en büyük sürpriz, yıllar sonra Zeki Usta ile yeniden buluşmam oldu. Artık 85 yaşını geçmiş olan bu büyük usta ile karşılaştığımızda, gözyaşlarımızı tutamadık.

Yıllar önce, bana ilk maaşımı verirken altından bir kolye hediye etmiş ve “İlk maaşını ustan verdi dersin” demişti. O kolye, annem için çok değerliydi. Hep dost sohbetlerinde anlatır, gururla gösterirdi. O, sadece bir kolye değil, bir ustanın çırak ruhuna verdiği bir nişaneydi.

Bunca yıl sonra Bodrum’da buluştuğumuzda, geçmişin anıları gözlerimizde canlandı. Ustamla aramızda yılların, mesafelerin asla silemediği bir bağ vardı. O gün hıçkıra hıçkıra ağladık. Ama bunlar sadece hüzün gözyaşları değildi, aynı zamanda bir vefanın, bir minnettarlığın ve yeniden kavuşmanın sevinç gözyaşlarıydı.

Kader Ağı Bodrum’da Tamamlanıyor

Bodrum, benim hayatımda hep bir dönüm noktası oldu. 13 yaşında kuyumcu çırağı olarak tanıştığım bu şehir, yıllar sonra bana kollarını açtı. Şimdi burada, Paşatarlası’nda bir işletme sahibi, bir gazeteci, bir Bodrum aşığı olarak yaşamıma devam ediyorum.

Bodrum, bana sadece denizi, güneşi ve iş fırsatlarını değil, aynı zamanda hayatın en değerli armağanı olan dostluğu ve vefayı da verdi. Zeki Usta’nın bana öğrettiği sadece kuyumculuk değildi; güvenin, emeğin ve vefanın anlamını da öğretti.

Kader bizi nereye götürür bilinmez, ama bazen yıllar önce atılan bir düğüm, hiç kopmadan insanı aynı yere geri getirir. İşte benim Bodrum hikâyem, tam da böyle örülmüş bir kader ağıdır. Ve ben, bu güzel ağın içinde olmaktan mutluluk duyuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir