“Türkiye bunalımın içine düştü” – Hamle Gazetesi

Karaöz yaptığı açıklamada rejimin hukukun üstünlüğüne dayanak işlemesi gerektiğini belirterek, ” Türkiye bir bunalımın içine düştü, onun içerisinden çıkmaya çalışıyor. Sizlerle ülke meselelerini birçok kere konuştuk. Bizim fikirlerimizden kimse ürkmemelidir. Zihinlerin, vicdanların ve ağızların kilitli olmasından medet ummak, çok gerilerde kalmış, ilkel yönetimlerin başaracağı tedbirlerdir. Çağdaş Devlet ve Çağdaş Yönetim, hür ve Demokrat olmayı gerektiriyor. 19 mayıs 1919 un 106’ncı yıldönümünü kutlayacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çağın devletidir, demokratik cumhuriyet olmaya da mecburdur. Türkiye, eninde sonunda nereye varacaktır? Onu hedef almalıdır. Türkiye, hakkın, hukukun, adaletin, eşitliğin, refahın mutlak manada mevcut olduğu bir ülke olmalıdır. Türkiye ‘de millet, kendi kaderine mutlaka hakim olmalıdır ve son söz sahibi olmalıdır. Millet iradesi, bütün iradelerin üstünde olmalıdır. Devlet, milletin devleti olacaktır. Millet, idare edilmek için var değil, kendi iradesine tabi şekilde idarenin sağlanması için vardır. Devletin gücü, hürriyeti, adaleti, hakkı, hukuku, eşitliği en geniş ölçüde sağlayabildiği nisbette anlam taşır. İnsan Hakları Beyannamesi ‘ndeki bütün haklar, Türkiye’ de mevcut olmalıdır. Rejim, hukukun üstünlüğüne dayanarak işlemelidir. Devlet, devlet gibi olmalı ve mutlaka gücünü, kudretini, hukuku aşmayacak şekilde kullanmalıdır. Devlet, gücünü, kudretini vatandaşı sindirmek, susturmak, korkutmak, itip kakmak için değil, korkusuzca yaşayabilmesini sağlamak ve mutlaka eşitliği tesis etmek için kullanmalıdır. Biz kanun önünde eşitlik istiyoruz. Eşitlik, adil olmanın gereğidir. Devlet, adil olmaya mecburdur. Devlet, bütün vatandaşlarına aynı mesafede olmaya mecburdur. ‘Herkesin Devleti’ olmanın şartıda budur” diye konuştu.
Doğru Parti Muğla İl Başkanı Cahit Karaöz, açıklamasında şunları söyledi:
“Eşitlik, Anayasa’dan başlayarak, bütün yasalarda olacaktır.,her türlü kararlarda olacaktır, davranışlarda olacaktır. Böyle olabilmesi içinde, evvela yöneticilerin Zihinlerinde ve gönüllerinde olacaktır. Birlik ve beraberliğin şartı budur. Birlik ve beraberlik, devletimizin kudret kaynağıdır. Milletimizin geleceğinin teminatıdır.Eşitliği ancak, demokrasi ile sağlarız. Kişi, kendisini yönetenler tarafından hesap verilecek değerde sayılırsa, o zaman vatandaş olmuştur. Kişi, haklarına sahip çıkmaya, kendini kabul ettirmeye mecburdur. Bu, vatandaşlık mücadelesidir. Vatandaşlık, lütuf değil, haktır. ‘Susan Türkiye’ yerine ‘konuşan Türkiye’ istiyoruz. Yarım yamalak, dudağının ucu ile, etrafına bakarak, ‘bir şey dersem başıma ne gelir? endişesi olmadan, korkusuzca konuşan Türkiye’ istiyoruz. İktidar, her rejimde vardır. Önemli olan, hür ve serbest muhalefettir. Cumhuriyeti, demokratik cumhuriyet yapan, iktidarın muhalefet, basın ve diğer yollarla eleştirilebilmesidir. Cumhuriyeti, demokratik cumhuriyet yapan diğer bir unsur da, her şeyin açıkta, herkesin gözünün önünde cereyan etmesi ve yönetenlerin, muayyen aralarla millete siyasi sorumluluklarının gereği olan hesabı verebilmesidir. ‘Ne demiştir? Ne yapmıştır? Neticede ne olmuştur?’ sorularını cevapsız bırakmamak, bizim kastettiğimiz hesaplaşmanın adıdır. Bu hesaplaşma:yönetilenlerin, yönetenler üzerindeki hakkıdır. Hak arama yollarının herkese ardına kadar açık olduğu bir Türkiye istiyoruz, Sulhun, sükunun, huzurun, güvenin mutlaka hukukun hakimiyeti ile sağlandığı bir Türkiye istiyoruz, Kişinin, zihninin ve vicdanının hür olduğu, inanç ve ibadetlerinde serbest olduğu bir Türkiye istiyoruz, Medeni imkanların ve vasıtaların, ülkenin her tarafına eriştiği medeniyetin nimetlerinden herkesin faydalandığı, mamur ve müreffeh bir Türkiye istiyoruz, Velhasıl, Hür Demokrat, refah içinde, yeniden yapılmış, güçlü, kudretli bir Türkiye istiyoruz, Bu “Büyük Türkiye” dir. “Büyük Türkiye ‘ye ulaşmanın ön şartı, Siyasi istikrardır.
İşleyen devlet ve işleyen rejim, bunalımları büyüterek değil, küçülterek ve ortadan kaldırarak çözebilmenin adıdır. Savunduğumuz sistem, bunu yapabilen sistemdir. Devlet, bunalımlar karşısında şaşkına dönmeden, paniğe kapılmadan, millette ümitsizlik ve beklenti meydana getirmeden dimdik durabilmelidir. Bizim, devletle, devletin kuruluşları ile, kişilerle bir meselemiz yok. Demokratik cumhuriyet, mutlaka huzuru ve güveni, barışı, refahı, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne sadık kalarak ve demokratik yollardan giderek sağlayabilmelidir. Köylüsü ile, işçisi ile,bu memuru ile, esnafı ile, emekli, dul ve yetimi ile, işsizi ile feryad eden milyonların hukukunu aramayı vicdan görevi sayıyoruz.”